Cinsellik, cinsel doyumu ve iki insanın uyum içerisinde beraberliklerini içeren sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiş, biyolojik, psikolojik ve sosyal etkileşimlerle şekillenen özel bir yaşantı olarak tanımlanabilir. Cinsellik, biyo-psiko-sosyal bir varlık olan insanın tüm yönleriyle etkileşim içindedir. Bu alanların birinde yaşanan sorun, cinselliğe de yansıyarak işlevselliği etkileyebilir. Cinsel işlevlerde yaşanan bir sorun kimliğin, bedenin eksikliği olarak yaşanarak bireydeki bütünlüğün zedelenmesine yol açmaktadır. Bu zedelenmişlik, bir yanıyla kendine ait, kendisinin eksik oluşu ile ilgiliyken, diğer yanıyla da cinselliği yaşadığı/yaşayamadığı eşin de içinde bulunduğu bir durumdur.Burada eş, eksikliğe yol açan, eksikliği gören, hatta belki de yargılayan/suçlayan olarak algılanabilir.
ERKEN BOŞALMA:
Erkekler birbirlerinden “gerçekdışı” pek çok şeyi öğreniyorlar. Bu öğrendikleri ile kendi gerçekleri arasındaki uyumsuzluk, “yetersizlik” duygusuna ve “performans anksiyetesi”ne yol açarak, ereksiyonu engelleyebiliyor. Örneğin, bir arkadaşı üst üste beş altı kez cinsel ilişkiye girdiğini anlatmışsa ve kişi fazlasıyla cinsel doyum sağlamış olsa bile kendisini zorluyor ama ereksiyon sağlayamıyor. Bu da, “Bende bir sorun mu var” endişesine yol açarak, kişinin başaramama korkusu ile daha sonra “ilk kez için bile” ereksiyonu engelleyici olabiliyor. Erken Boşalma’nın en önemli nedeni “boşalma kontrolü”nün öğrenilmemiş olması. Erkeklerin cinsel yaşamlarının başında boşalmayı kontrol etmeyi bilmedikleri, üstelik aşırı heyecan, telaş gibi faktörlerin yanı sıra acelecilik, yakalanma endişesi, uygunsuz ortamlar da (asansör, park, bahçe, genelev gibi) boşalma kontrolünün öğrenilmesini zorlaştırıyor. Hızlı konuşup, hızlı yemek yiyen, sürekli bir telaş içinde olan kişiler sevişme sırasında da aynı telaş ve panikle “hızlı boşalma” sorunu yaşayabiliyorlar.